18 Şubat 2024 Pazar

öylesine

Bu benim günlüğüm olsun o halde kimsenin bilmediği okumadığı cesaret etmediği .

neden bazı acılar yüreğimizde misafir olduğunu kabul etmiyor da ömürlük ev sahibi gibi davranıyor dersin. gözlerim neden bütün acıları beyazında topluyor. sanki bu kulaklarım hep bir yardım çığlığı duyuyor da kimsenin acısına yetişemiyor bu ayaklarım , dizlerim yok diyor ; kalmadı takatim.

uzaklarda aydınlık gözleriyle bir çocuk sen yine kalkarsın sana düşmek yaraşmaz diyor.o çocuğun hatrına kalkıyorum her defasında ayağa .umudum çocuk ;bu yenilmeler 30 yaşıma çok geldi .

oysaki yazın benim de elbiselerim uçuşmalıydı rüzgarda ben de ömürlük kahkahalar atmalıydım . benim de kelebekler olmalıydı midemde ;geçmeyen kramplar değil... 

canım çocuk küsüp gitti sanki bahar çiçekleri kışın ayazını bırakıp. hayallerim vardı benim ;akıyor gözlerimden nisan yağmurları. yıkıyorum bütün günahlarımı; temizlenmiyor.

kimse neden duymuyor gözlerimden yükselen çığlıkları . neden herkes kapatmış kulaklarını.. bir kız çocuğu suçlu olamaz neden sevmediler neden kabul edemediler.

kafamda kars yaylarının soğuğu var kız çocuğu çok üşüyor . umudum çocuk bir tek senin ellerin ısıtıyor kız çocuğunun ellerini .elleri ki yıllar geçti nasır tuttu sevilmemekten ,elleri ki tutulmadığı için iki yana düştü . uçurtmalar izliyor gökyüzünde umudunu canlı tutmak için.

herkese gösterilen o tahammülü neden hak edemedi. neden gözleri hep gri bakıyor.bazı kadınlar neden hiç sevilmiyor.


8 Ekim 2022 Cumartesi

Merhaba içimin acısı

 merhaba içimin acısı ; nasılsın demeye içim varmıyor sahi en son kim sordu sana bu soruyu en son kim dokundu sana ; kim dokundu içine; kim yara bandıyla gelmişti en son .

bantlar kalktı yaradan sular ,kanlar akmaya başladı .

merhaba içimin acısı ; ne zaman başarılı olacağız dersin ha ? ne zaman anlatmayı başaracağız kelimeler kullanmadan gözlerimizle .

yok deme nolur gözlerim çok yoruldu uzaklara bakmaktan ; dalıp dalıp gitmelerden ; gizli köşelerde bir iki damla dökmekten .

merhaba içimin acısı ; neden en çok kız çocukları üzgün dersin ? neden bütün yükler onların omuzlarında ve neden kırılan sadece saçlarının uçları değil . 

merhaba içimin acısı ; en son kim merhaba dedi sana sahi ...

en son kim balon aldı sana mesela en kiminle paylaştın yediğin çikolatayı ; en son kiminle attın o mükemmel kahkahanı ..

aslında bir zamanlar seni en çok kahkahanla tanırlardı . 

ne oldu içimin acısı? ne oldu da bu hallere geldik . 

ne oldu da gözlerimiz zemheri kış oldu ne oldu da söndü bütün ferimiz 

merhaba içimin acısı ; bu gece de bunu düşünelim be olmaz mı ? bir yerde mutlu olacağımızın hayallerini kuralım ve bi dur diyelim 

ya da susalım belki her şeyi bilen bi dur der .

2 Ekim 2022 Pazar

BİR İÇ DÖKME

 hangi mevsim bu diye sorma bana içimde hep bir zemheri içimde hep bir kara kış hangi ay deme bana içimde şubatın keskin soğukları kol geziyor hiç bilmediğim tanımadığım hüzünlere ev sahipliği yapıyor yüreğim şimdilerde .

tuhaf hala mavi gökyüzü ve hala kuşlar uçuyor hala gülüyor bazı çocuklar . insan sevmek ne kadar zor olabilir ki diyorum ve  bir dedenin gözlerindeki sevgide buruşuk ellerindeki alyansa bakınca  utanıyorum sorduğum soruya; mezarlıkta ağlayan kadını görünce vazgeçiyorum . ne de garip insanoğlu her gün biraz daha şaşırıyorum her gün biraz daha seviniyor ve ondan daha çok üzülüyorum . gelen nesil her geçen gün daha da ürkütüyor beni bir çocuk yetişiyor annesinin en derinine kadar ürperek baktığı ve bir nesil yetişiyor umudumu yeşertecek . her birinin ellerine papatyalar ortancalar yerleştiriyorum belki dünya daha güzel olur diye . 

ne kadar da yalnızız etrafımızda yüzlerce insan içimiz ne kadar da yalnız ve ne kadar da anlatamıyoruz derdimizi ne kadar da yetmiyor bazen kelimeler . neyi beklediğini bilmeden gözlerimiz yolda bekliyoruz elimdeki sigaranın dumanı göklere gidiyor . birini söndürmeden diğerini yakıyorum . elimdeki kitap aylardır bitmiyor bir sayfayı okuyorum okuyorum . aslına bakarsan nefretim gün güne artıyor yok sayılmaz görünmez gibi olmak çok koyuyor . yüreğimde seller çığlar tüm felaketler bir bir birikiyor . tüm helak olan kavimlerin günahları veballeri yüreğimde sıkışmış gibi . bir müzik çalıyor arka fonda sürekli . yüreğimin bir tarafları aşırı sızlıyor .

ölsem gitsem 5 parmağı geçmez sanki arkamdan ağlayan oysa ben ne de çok severim herkesi .

dökülüyor yaşlar bir bir kimsecikler görmeden bir köşe kenarda . 

ve bir kadın burdayım diye bağırıyor...


9 Mayıs 2020 Cumartesi

NE DE GARİP !

bir ramazan gecesinden hepinizi selamlıyorum cağnım okurlar .
insanlar inanılmaz  kötü ve yağmurlar yağıyor;
 simsiyah bir gökyüzü var ve gecenin karanlığını aydınlatıyor şimşekler .
koltuğuma geçiyorum örtüyorum üstüme toz pembe battaniyemi ;
sahi niye insanlar yalanlara bir renk ismi veriyor
havada beyaz pembe yalanlar dönüp duruyor .
oysa pembe sadece küçük bir kız çocuğunun tütü eteğinde tokalarında güzel .
insanlar yeniliyor; gün be gün yeniliyoruz .
pembe yalanlar simsiyah kesiliyor .
beyaz yalanları yağmur yüklü gri bulutlar kattı arasına götürüyor .
ve bir insan yedisinde ne ise yetmişinde o oluyor .
bir anne kızına yarasını emanet ediyor .
ve bir baba oğlunun saçlarını okşuyor
bir genç kız kalbini ilk aşkına teslim ediyor .
bir gelinlik giyen kız kalbinde gerçek aşkını saklıyor evinden gözyaşlarıyla çıkarken .
bir kadın bebeğini bekliyor ellerini karnına koyarak , umutlar aşılıyor karnına
ve çocuğu olmayan bir kadın her çocuk gördüğünde yutkunuyor . boğazında yumruyla seviyor başka başka çocukları .
bir adam çok uzaklardaki sevdiğini özlüyor.
bir kadın kırılan tırnağına küfürler saçıyor ve başka bir kadın tırnaklarının arasına dolduruyor ektiği biçtiği hasadını.
dünya diyor bir kız; ne de garip değil mi ? adamın omzuna koyuyor başını ve omzundaki yükleri bir bir uçuyor yüreğinin mağalarından.
ve başka bir kadın sarhoş kocasına acı kahveler yapıyor başka bir kadın elinde kuran ağlıyor . uyuya kalıyor seccadesinde . umudunu bırakıyor tespih tanelerine imamesi acı olan tespihini avuçlarına bastırarak çekiyor zikrini.
bir kadın uçurum kenarında uçuşurken elbisesi güzel şarkılar söylüyor .
 bir adam ne de garip değil mi diyor başka bir kadının elini tutarken ; yüreği alpler kadar serinlerken .
hayır diyor kadın garip olan insanlar .
bir inşaat işçisi yaptığı inşaatın en üstünden gecenin karanlığında yanan ışıklara bakıyor her evin hikayesini düşünerek .
ve kaldırım taşları diziyor bir adam oğluna sevdiği bir kamyoneti almak için ; ve terini beyaz mendiliyle değil kalbiyle siliyor .
nasırlaşan elleri değil iş verenin yüreği oluyor .
ne de garip değil mi diyor bir çocuk gökyüzündeki uçurtmalara bakarak hayır diyor annesi iki damla yaş akıyorken yanaklarından.
bir boşanma davası görülüyor bir mahkemede ve avukat kadına bakıyor .
kadın sadece boşanmıyor bambaşka bir insan oluyor o gün mahkemeden çıkınca kocasının kollarında başka bir kadın gördüğünde .
ne garip değil mi? diyor avukat ; hayır diyor hakim garip değil .
peki okuyucu olan sen ne kadar da garip değil mi ?
kalbin bu soruya ne cevap veriyor ?
umut adına yaşananlara inat okuyucu sevgimle kal .

19 Nisan 2020 Pazar

BENİM KARANTİNAM

hayırlı geceler canlar yine ben geldim .
normalde ön balkonum ana yola bakıyor ve inanılmaz ses oluyor .
cumartesi ve pazar yasakları nedeniyle balkonda kendime yeni bir yaşama alanı kurduğumu itiraf etmeliyim . gece 8 kat giyinip burada uyuduğumu da söylemek isterim . biraz sohbet tadında olsun bu sefer konuşmamız . aman ya bu da böyle olsun boş ver .
can sıkıntısı da acayip bir şey; ki evde olmaya alışık değilseniz hakikaten zor .
ben ev insanı değilim pek; evde olacaksam da tek başına olmamalıyım yani .
ve tabii sürekli bir şekilde yollarınızın birleşemediği bir asker eşe sahipseniz bu duruma alışmanız gerek ama işte bir türlü alışamıyorum yalnızlığa .
neyse balkonuma 10 çeşit çiçek ektim biber fideleri aldım domates fideleri aldım dere otu aldım ( çok yiyorum gibi ) ve çörek otu ektim ; çünkü o olmazsa olmazdı . ama eksik kaldığım tek bir şey vardı o da ekmek yapma hunharca paylaşma challenge . hepimiz evci hepimiz mükemmel şefler olduk de mi?
televizyon izleyemiyorum. asla sarmıyor beni ;netflix'i o kadar karıştırdım ki.dizilerden hepsinin ilk bölümleri hakkında soru alabilirim. gerisi yok .insanlar nasıl sıkılmıyor şaşırıyorum bi de ben çok izleyince inanılmaz başım ağrıyor . kitaplarımı okuyorum .
çiçeklerimle konuşuyorum kapıya çarpınca özür falan diliyorum ama merak etmeyin şimdilik karşılık vermiyorlar . ayağımı sürekli bi yerlere çarpıyorum. apartmandaki öğretmenler gittiği için rahatça ve bağırarak şarkılar söylüyorum kulaklarım kanamaya başlayınca onu da bırakıyorum başka başka şeylere geçiyorum günün yarısını annem ve kız kardeşimle görüntülü konuşarak geçiriyorum . karşılıklı kahve sigara yapıyoruz .tabi kara delik gibi bizi içine çeken internet alışverişleri var bi de yazlıklarımı dizdim bitti sayılır kapı çalınca seke seke kapıyı açmaya gidiyorum. dezenfekte ettikten sonra makinaya atıyorum kurumasını beklemek tam bir eziyet oluyor ve sonra gelsin seyircisiz defilem :) sevgili elit takipçim sevildiğini bil isterim . okunma sayılarını ve maili kontrol ediyorum sayı artınca afrika yerli halkları misali dans ederek kahvaltı yapıyorum :)
bir de iyice kahveye düştüm son zamanlarda . yan tarafta müstakil bir ev var bir teyze balkona sigara içmeye çıkıyor arada direk benim balkona bakıyor bu kız hala burda mı diye . muhabbet etmeye başlaması an meselesi .  geçen gece 3  buçuk gibi büyük bir ses geldi muhtemelen suriye tarafından kadın direk balkona koştu ben oturuyorum salıncakta müzik dinliyorum . kadın dışarı baktı sonra bana baktı girdi içeri . neyse bir komşum daha olur fena mı ?
neyse öyle işte canlar değişik olan hiç bişey yok bende dedim hadi bu günde böyle olsun az muhabbet edelim .seviliyorsunuz hepinize hayırlı gecelerrr .


10 Nisan 2020 Cuma

11.04.2020

geri dönüşün olmadığı bir  çıkmaz sokağım ben .
evin sevilmeyen işe yaramaz çocuğuyum .
ben yağmur yüklü bulutum ardından gök kuşağının çıkmadığı .
kaçak çaydaki acı tadım ben .
İsmail abinin umutlarıyım ; ben o gelmeyen gemiyim.
sokaklarda gezen simsiyah avuçları olan ayyaşım ben .
dağın başında inzivaya çekilen o budist benim .
tuvaldeki en uyumsuz renk ;
kimselerin içmediği acı kahveyim .
sigaranın o son nefesiyim.
nuhu'n gemisine binemeyen kenan'ım.
ve isa'nın ellerini çarmıha çeken benim
Muhammedi taifte taşlayan bu siyah eller .
Meryem'i dışlayan israioğullarıyım.
ve kardeşini öldüren kabilin kanları benim elimde
Asiye'ye eziyet eden firavunum
ve helak olan bütün kavimlerin günahları omuzlarımda .
bin çiçek veren ağaçlara vurulan o keskin baltayım .
Afrika'da tüm kuyuları kapatan kayalar bağlı ayaklarıma .
3 yaşındaki Aylan'ı kıyaya vuran benim dalgalarım
sokak ortasında ölen kadının kaldırıma akan kanıyım
ve başında bekleyen kızının boğazındaki yumruyum .
doğu Türkistan'da kanayan yara benim ellerime değdi
ve Mostar'dan geçmeyen acılar benim yüreğimden geçiyor .
Mecnunun aşamadığı çöller benim gözlerim.
ve Tarık bin Ziyad ispanyaya vardığında yaktığı gemilerim ben .
haçlıların nehirlere döktüğü kitaplardan akan maviliğim ben .
ve canlar ben yunusu yutan balığım
Eyüb'ün canına ilişen kurtçuklarım .
yüreğim canlar;
 o ise mavi bir gökyüzü semalarında ankaların uçtuğu .

31 Mart 2020 Salı

SEVGİLİ DOST

hayırlı akşamlar can okurlar ;
Eve tıkılıp kaldığımız şu günlerde biraz daha düşünmeye fırsatı oldu bence herkesin .
normalde çok neşeliyimdir esasen bir espriye saatlerce gülebilirim. ama iş yazı yazmaya gelince mutlu şeyler yazamıyorum. parmaklarım buna izin vermiyor sanki .
havada garip bir sonbahar esintisi geziyor . takvimler nisana giriyor da yüreklerimizde bir aralık zemherisi kol geziyor .
alnımdaki damar daha da bir belirginleşti; geçmeyen migren ağrılarım inadına içtiğim türk kahvem sigaram .
balkonuma rengarenk çiçekler;
 sonu olmayan güzü bahara çevirecek papatyalar ektim. 
saçlarım uçuşuyor ; düşüncelerim darmadağın ; saatler geçmiyor; günlerin isimleri pek yok artık aklımda .kuşlar pike yaparak uçuyor gönlümdeki gökyüzünde. bir anka kuşu bekliyor sanki umutlarım .
insan olmak ne de ağır bir sorumluluk diyorum bazen . insan olmak. 
unutmak kolay olsaydı bazen diyorum .
gönlümdeki hapishaneden  çıkarmak istediklerimi düşünerek. Annem hep der ki bir bavul gibi taşıma artık bu yükleri . bir tren garında sahipsiz bırakmak istediğim bir bavulum var dostlar .
ellerim yoruldu kollarım yoruldu yüreğim yetmez mi diye haykırıyor .
unutmak nasıl bir nimet bir bilsen dost .
peki ya unutamamak ? dalıp dalıp gitmelerin ? uzaklarda hep bir şey arar gibi beklemen ? 
tüm umudunu son kalkan trene teslim etmen .
umutsuz değilim . sadece yorgunum dost . saatlerce uyumak değil bu yorgunluğu geçirecek şey biliyorum .
bir yanım unut derken diğer yanım sakın unutma diyor .
unutmalı mıyım dost ? yastığıma sessizce akan yaşları ; yüreğimin ezilmesini ; mutlu görünmeye çalışırken bazen midemin ağrımasını ? burnumun sızlamasını .
bazı anlarda uçurumun kenarında uçuşan elbisem umuda koşan gözbebeklerim.
zor geliyor dost unutmak çok zor geliyor .
bir puzzle var da o parça hep eksik ; mütemadiyen eksik kalacak .
bir şey itiraf edeyim mi ? üzüldüğüm şey eksikliğini duyduğum insanlar değil . sadece yaşadıklarım . 
aslında akrebim ve yelkovanım doğru saati gösteriyordu . ama kim ne yapacak değil mi ? bu hayatta doğru olmak yetmiyordu .
sevgili dost sen hep doğru ol yüreğin bir süzek gibi kalsa da sen hep doğru kal .
 bak gökyüzü bizim; bak uzaklarda bir anka kuşu uçuyor rüzgarları delercesine .ve bak papatyalar açıyor mevsiminden önce; gün bizim ay bizim . bütün güzel şarkılar bizim için çalıyor . sevgili dost iyiki varız..